19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni

19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni Kitabini indirmek/okumak icin alttaki linki tiklamaniz yeterli...Iyi okumalar
Kitap, Hacı Bektaş Veli ve Bektaşiliğin, 19. Yüzyılda Almanya arşivlerinde bulunan kaynaklardaki yansımalarını ve Alman şarkiyatçı, araştırmacı ve yazarların Bektaşiler, Tahtacı ve Kızılbaşlar hakkındaki görüşlerini irdelemektedir. Dr. Georg Jakob'un 1908 yılında yayımladığı Bektaşîlik Öğretisi Üzerine Denemeler adlı çalışması Almanya'da önemli yapıtlar arasında sayılmaktadır. 120 yıl önce Dr. Edmund Naumann'ın Hacı Bektaş'a yapmış olduğu ziyaret ve bu ziyaret sebebiyle yazdığı makalesi Hacı Bektaş türbesindeki gözlemlerini kapsamaktadir. Yine Dr. Felix von Luschan'ın 1890 yılında yayımlanan Tahtacılar adlı makalesini içeren bölümde ise 1890'lı yıllarda Likya Bölgesi'nde yaşayan Tahtacılar, Bektaşîler, Yunanlılar, Ermeniler ve diğer halklarla ilgili bilgiler verilmektedir. Ayrıca Alman kaynakları tarama metodolojisi ile Alman literatüründe Bektaşî teması ile ilgili araştırmalarda kitaba konu edilmiştir. Batılı kaynaklardan alınmış gravür ve fotoğraflar ilgili bölümlere eklenerek okurun hayal gücü desteklenmek istenmiştir. Kimi incelemeye, kimiyse doğrudan gözleme dayanan bu çalışmanın birçok öğretici ve aydınlatıcı belge sunması acısından önemli bir boşluğu dolduracak nitelikte olduğuna inanıyoruz. [lhami Yazgan]

KÜRT ANTROPOLOJİ VE ETNOLOJİSİNDE BİR SİMGE İSİM: PROF. LUSCHAN

Bilimsel Çalışmada Sansür ve Saptırma: Güneş- Dil Teorisi
Hep söylemişimdir; Türkoloji gibi Kürdolojinin, Persolojinin, Arabolojinin yani bir bütün olarak Oryantalizmin/ Şarkıyatçılığın/ Doğubilimciliğin babası da Batı’dır. Keza, bu bilim disiplinlerinin babası niteliğindeki Batı literatürü bilinmeden ve Türk resmi ideolojisinden kurtulmadan, bilimsel üretim yapılamaz ve tarihsel- toplumsal gerçeklikle buluşulamaz.

Bu gerçekliğe, araştırmacı İlhami Yazgan’ın, “isim babası” olduğum “ 19. Yüzyılda Alman Şarkıyatçıların Bektaşilik Serüveni” konulu kitabı dolayısıyla yeniden tanık olduğum için bir kez daha vurgu yapmıştım (Bkz. Öz- Po, 27 Kasım 2913). Gerçekten de, 1908 Meşrutiyet Devirimi ile iktidara geçen İttihad ve Terakki Hareketi, adeta devrimin ruhuna ihanet ederek önüne etno-dinsel temizliği, tek- tipleştirmeyi ve Türk- İslamlaştırmayı hedef olarak koyduğu için; kendinden önce Batı’da yapılan Osmanlı memleketlerine ve halklarına ilişkin bu tür çalışmaları özünden saptırarak, öngördüğü yeni toplum dizaynına uyarlamaya çalışıyordu.

Hüseyin Olur`un kaleminden "Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni"

Ülkemizde yayıncılık oldukça zor bir uğraş. Gerek okuma alışkanlığımızın oldukça zayıf olmasından gerek gelişen bilişim sektörünün getirdiği kolaycılıkla popüler! olan bilgiye sanal ortamda ulaşma rahatlığı, Nitelikli eserleri basan yayınevleri için birer handikap.

Din üzerine ve spesifik olarak Alevilik/Bektaşîlik üzerine yayın hazırlamak ise oldukça riskli (gerekli ilgiyi görememesi açısından) La Kitap yayınları yayın hayatına hızlı ve adından söz ettiren eserlerle giriş yaptı.

Yayınevinden okuduğum ilk eser Leyla Akgül hanım efendinin "Pir Sultan Abdal Sözlüğü" adlı çalışmasıydı. Eser Pir Sultan'ın deyişlerindeki motifler üzerinden hareketle hazırlandığı için bir ilkti ve bu yüzden teenni ile okuyup daha iyiye götürülmesi adına hakkında ufak bir not yazmıştım.

19.Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni 1- Bektaşiler Tahtacılar Kızılbaşlar



Rèber Cengiz Ünal, Alevi inanç hizmetlisi olarak toplumsal ve sosyal yaşamda görevini yerine getirmesinin ötesine geçip yaşadığı çağdan geriye bakarak yazar ve okuyucu kişiliğiyle çok önemli işler yapmakta. İşte onlardan biri. 19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni okumuş, değerlendirmiş, yorumlamış ve notlarını düşmüş. İlgi duyanlar, notlar/yorumlar aşağıda..........

------------------------------------------------------------

Araştırmacı yazar İlhami Yazğan'nın Alman şarkiyatçıların Bektaşilik çalışmalarından derleyip, Almancadan, Türkçeye çevirip yayına hazırladığı;
" 19.Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni" başlıklı eseri La Kitap yayınları tarafından 2013 Okuyuculara sunulmuştur.

Alman kaynaklarında tarayıp derledigi, Alevi, Bektaşi ve Kürdoloji, dallarındaki kültür, inanç birikimlerini sadeleştirip açıklamalarıyla kitaplaştırırken, bu konularda yazılı ve görsel olarakta ele almıştır. 

OSMANLI´da BEKTAŞİLER ve YENİÇERİLER... / Ali Kizilgedik

Osmanlı ve Türk kaynaklarına göre  Bektaşi dervişler 12.-13. yyılda İran, Horasan´dan geldiğini söylemektedirler. Hacı Bektaş Veli ise   Türkmenistan´ın Nişapur şehrinden Anadoluya geldiği söylenmektedir. Hacı Bektaş Veli, ünlü düşünür Ahmet Yesevi´nin öğrencisi olduğu, kendi adına kurduğu Bektaşiliği Bursa´da yoğun olan Nakşibendilerden esinlendiği söylenir. (John P. Browne, Souvenirs de la Haute-Albanie) (Ilhami Yazgan, Bektaşiler, Tahtacılar, Kızılbaşlar s.32)

Aynı kaynak, Hacı Bektaş Veli´nin ölüm tarihini 1337 vererek,  türbesinin Ankara vilayetinin güneydoğusunda Ankara´ya 60 km mesafede bulunan, dokuma halılarıyla ünlü Kırșehir´e bağlı Suluca Karahöyük olarak verir, çok ziyaret edilen türbelerden biri olduğunu yazar. Hacı Bektaş Veli bektaşiçiliği kurmadığı ondan sonra geliştiği belirtmektedirler.

ABBAS KARAKAYA`NIN KALEMINDEN ALMAN ŞARKİYATÇILARIN BEKTAŞİLİK SERÜVENİ

Bu hafta ele alacağım kitap 19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni: Bektaşiler Tahtacılar Kızılbaşlar (2014) adını taşıyor. Derleyip Türkçe’ye çeviren İlhami Yazgan. Yazgan 1979’dan beri Almanya’da yaşıyor. Adından da anlaşılacağı gibi kitap Alman şarkiyatçılarının Alevi-Bektaşilik konulu çalışmaları üzerine. Ciddi bir arşiv araştırmasına dayanan eser için Yazgan önce Alman şarkiyatçılarının çalışmalarını (kitap, kitap bölümü, makale vb.)  tespit etmiş ve bunlardan bir liste oluşturmuş. Sonra, bu listeden en önemli bulduğu üçünü çevirip kitabında kullanmış. Yüz yirmi dört sayfa, beş bölümlük kitabın gövdesini (bölüm 2,3 ve 4) bu çeviri metinler oluşturuyor. Alevi-Bektaşi araştırmaları literatürüne değerli bir katkı olan kitabın bölümlerine yakından bakalım şimdi.

Alman şarkiyatçılar ve Bektaşilik / Alper ÇEKER

Fuad Köprülü’nün Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı eserinin ilk kısmı Ahmed Yesevi’ye, ikinci kısmı ise Yunus Emre’ye ayrılmıştır. Ancak Köprülü daha sonra İslam Ansiklopedisi için kaleme aldığı ‘Ahmed Yesevî’ maddesinde şöyle yazacaktır: “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar’ı yazarken, gerek Ahmed Yesevî’nin sufiyane şahsiyetini, gerek Yesevî tarikatının hüviyetini tamamıyla Nakşibendî kaynaklarının gösterdiği şekilde tasvir etmiştim. Hâlbuki, Babaî, Hayderî ve Bektaşî an’anelerinin Ahmed Yesevî hakkındaki rivayetleri, şüphesiz, tarihi hakikate daha yakındır… Horasan’da daha XIII. asırda Hayderiye tarikatının doğmasında müessir olan Yesevîlik, yine bu asrın ikinci nısfında Anadolu’da Babaî ve Bektaşî tarikatlarının teşekkülünde de mühim bir âmil oldu.”

Hüseyin Doğan'ın kaleminden...


Hacı Bektaş Veli, Bektaşilik, Kızılbaşlık ve Tahtacılar hakkında 1880 yılından 1940 yılına kadar yaklaşık yüz yıldan bu yana araştırmalar yapmış olan Alman Şarkiyatçıların (Dr.Georg JAKOP-Dr.Felix Von LUSCHAN ve Dr.Edmund NAUMANN) çalışmalarını yoğun emek gerektiren bir çabayla derlemek ve çevirisini yapmak suretiyle yayına hazırladığınız ''19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni Bektaşiler Tahtacılar Kızılbaşlar'' adlı kitabınızı okudum.İncelemeye ve gözleme dayanan bu çalışmanızın birçok öğretici ve aydınlatıcı belge sunması açısından önemli bir boşluğu doldurduğuna inanıyorum.

21 Kasim 2013 Hürriyet - Avrupa

Araştırmacı yazar İlhami Yazgan Alman arşivlerindeki Bektaşiliği yazdı
21 Kasim 2013 Hürriyet - Avrupa
Asım Gürsoy

Mehmet Bayrak'ın kaleminden 'Alman Şarkıyatçıların Bektaşilik Serüveni'

Kürt toplumu da dahil, tüm Doğulu halklar için "görsel tarih"in son derece önemli olduğunu bildiğim için, özellikle 1980/90’lı yıllardan itibaren yaptığım ya da yayımladığım Kürdoloji çalışmalarında, görsel ürünlere özel bir önem vermeye çalıştım.

Gerek kendi çalışmalarımın, gerekse editör sıfatıyla yayımladığım eserlerin sonuna bir "Albüm" eklemeyi adeta bir gelenek haline getirdim. Şimdilerde, sevinçle görüyorum ki, Kürdoloji alanında yayın yapan başka yayınevleri de aynı yolu izliyorlar.

Ismail Cem Özkan "19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşîlik Serüveni" hakında yazdı....

Alman kaynaklarında Alevilik, Bektaşilik konusunda bir araştırma yapılmış diye meraklı bir arşivci olan İlhami Yazgan, kendi kendisine soru sormuş ve arşivlerin tozlu raflarında bulunan ve bugüne kadar Alevilik konusunda ciddi araştırma yapanların el sürmediği yere dokunmuş ve akıcı bir dil ile bizlere bu dokunduğu yerde bulunan belgelere ve kendi yorumu ile kitap olarak sunmuş.
Almanlar doğu kültürlerine olan ilgileri ve bu ilgilerini sadece turistlik amaçlı yapmadıkları bilinen bir gerçektir. Almanlar bir

İlhami Yazgan’ın 19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni isimli kitabı yayınlandı.

Kitap, Hacı Bektaş Veli ve Bektaşiliğin, 19. Yüzyılda Almanya arşivlerinde bulunan kaynaklardaki yansımalarını ve Alman şarkiyatçı, araştırm...acı ve yazarların Bektaşiler, Tahtacı ve Kızılbaşlar hakkındaki görüşlerini irdelemektedir.
Dr. Georg Jakob’un 1908 yılında yayımladığı “Bektaşîlik Öğretisi Üzerine Denemeler” adlı çalışması Almanya’da önemli yapıtlar arasında sayılmaktadır. 120 yıl önce Dr. Edmund Naumann’ın Hacı Bektaş’a yapmış olduğu ziyaret ve bu ziyaret sebebiyle yazdığı makalesi Hacı Bektaş türbesindeki gözlemlerini kapsamaktadir. Yine Dr. Felix von Luschan’ın 1890 yılında yayımlanan “Tahtacılar” adlı makalesini içeren bölümde ise 1890’lı yıllarda Likya Bölgesi’nde yaşayan Tahtacılar, Bektaşîler, Yunanlılar, Ermeniler ve diğer halklardır.

19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşîlik Serüveni

Ali Haydar AVCI
Alevi tarihi ve kültürü ağırlıkla sözlü geleneğe dayanmaktadır. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü konar-göçer gelenekten gelen toplumsal yapılanmaları ve bu yapılanmanın ortaya çıkardığı düşünsel
algıyla birlikte, bunun başta gelen önemli sebeplerinden biri de, bu topluma karşı yüzyıllar boyunca kesintisiz süregelen katliamların yanı sıra, yoğun bir şekilde yazılı kaynakların, belgelerin ve kayıtların da yok edilmesidir.  Öyle ki, yakın dönemleri bir yana bırakalım, 16. yüzyılda bile Alevilikle -Osmanlı yöneticilerinin deyimiyle Rafizlikle- ilgili kaynakların toplatılmasına ve imha edilmesine ilişkin birçok hüküm ve ferman elimizde bulunmaktadır.“Sözlü gelenek” derken konuyu kısaca irdelemenin sanırım yararı var. Öncelikle özgürlüğün olmadığı, baskının, saldırı, talan ve kıyımın alabildiğine yoğunlaştığı, kuşatılan umutların gizli ve kuytularda boy verdiği yerde, halk en başta sözlü kültürel değerleriyle konuşur. Benliğine ait bu değerleri “kutsal bir miras” algısı içerisinde koruma ve geleceğe aktarma gereksinimi duyar. Bir başka deyişle tarihini ve kültürünü belleğinde saklar. Sözlü gelenek yoluyla, kuşaktan kuşağa aktararak geleceğe taşır. Alevi tarihinin anlaşılması ve